18 Şubat 2012 Cumartesi

KİLO VERMEK İSTİYORSANIZ TARTILMAYIN


Kilo verme programına başlandığında yapılan en büyük yanlışlardan biri sürekli tartılmaktır. Hergün hatta gün içinde 2-3 kere tartıya çıkanlar vardır. İstediğiniz o mucizevi düşüşü göremedikçe umutsuzluğa kapılırsınız. Kilo verme programına başladığınızda vücut kendini korumaya almak için başlangıçta direnç göstererek bir kaç kilo daha almanızı bile sağlayabilir. Bu çok normaldir, hemen umutsuzluğa kapılıp kendinizi demotive etmeyin. Yapmanız gereken şey en fazla ayda bir tartılmaktır. ( kadınlar için bu zamanlama adet görme zamanlarının sonunda olmalıdır)

İncelme ölçünüz kıyafetlerinize daha rahat girmenizle kendini zaten gösterecektir. Tartının onaylamasına ihtiyaç duymanıza gerek yok. Sağlıklı ve kalıcı zayıflamanın tek yolu yaşam tarzınızı değiştirmeniz olduğunu daha önce yazmıştım ( düşünce ve alışkanlıklarınızı değiştirerek). Egzersizle desteklenen zayıflama en sağlıklı incelmeyi size getirecektir. Yağ yakma programında egzersiz yaptığınızda, bir yandan yağ yakarken bir yandan da kas ağırlınızı arttırırsınız. Rakamsal olarak eş değer olan yağ ve kas hacim olarak bir birinden çok farklıdır. Bir kilo yağ kaybedip aynı zamanda bir kilo kas kazanırsanız tartı size hiç bir değişiklik olmadığını söyler. Ve bu kadar zahmet karşısında tartıya inanarak bir değişiklik olmadığını düşünüp üzülürsünüz belkide vaz geçersiniz. Oysa en az yarım kilo vermişsinizdir, bedensel olarak küçülme olmuştur. Ama bir tartı bunun ayrımını yapamaz. Bazen kilosu aynı olan insanlar vardır ama biri diğerinden neredeyse 1-2 beden ince gözükür. İşte bu vücutların da farklı oranda yağ-kas dağılımı olmasının sonucudur. Niyetiniz incelmekse bunu bir rakama bağlamayın. Bedensel olarak incelmeyi hedef alın, sayılar ve tartı sizi her zaman yanıltacaktır.
Diyetle aç kalarak kilo verdiğinizde tartı size 5 kilo azaldığınızı gösterebilir. Ama siz kendinizde bir beden küçülme görmeyebilirsiniz. Özelliklede egzersiz yapmıyorsanız. Yemeyerek yağ yakamazsınız, yemeyerek kaybettiğiniz 5 kilonun çoğu su ve kastır. Bunların kaybıda vücudunuza zarar verir. Diyet yapmak, günde iki öğün yemek metabolizmayı yavaşlatır, kıtlık bilinci yaratıp bedenin daha fazla yağ depolamasını sağlar. Beslenme uzmanları 4-5 öğün yemenin ( sağlıklı, doğal gıdalarla) üzerinde ısrarla dururlar. Pek çok kişi kendi başına az yeme kararı alarak günde iki öğün beslenmeye başlar ve sonuç daha fazla kilo alır.

Yağ yakma egzersiziyle ( durmadan 40-50 dk yapılan tempolu yürüyüş, aerobik, bisiklet, dans...) deri altında depolanmış yağlarınızı yakmayı sağlar ve günün geri kalanında kaslarınız hala çalışarak metabolizmanınzı canlı tutar. Ne kadar fazla kasınız varsa o kadar hızlı yağ yakarsınız. Bu yüzden spor yapmak çok önemlidir. Kilo sorununuz olmasa da spor sizin hastalıklardan ve toksinlerden korunmanıza, genç kalmanıza ve neşeli olmanıza yardımcı olur. Egzersiz İnsan oğlunun kazanabileceği en güzel bağımlılıklardan birisidir.

Bedeninizi iyi dinlerseniz, ona odaklanır, sevgiyle yaklaşırsanız ihtiyacınız olan bütün bilgiyi ondan alabilirsiniz. Bedeninizin inceldiğini bir tartıdan öğrenmenize gerek yok, hele bir de yanlış bilgi veriyorsa, ki veriyor. Kilo alıyor olduğunuzu öğrenmek içinde bir tartıya ihtiyacınız yok.
Sonuç olarak eğer egzersiz yapmadan kilo kaybediyorsanız boşu boşuna sevinmeyin. Hem tartıda yazandan daha az kaybettiniz hem de sağlığınızdan kaybettiniz. Düzenli spor yaparken tartıda az bir kilo kaybı görüyorsanız boşuna moralinizi bozmayın. Gerçekte tahmininizde fazla yağ yaktınız ve yakmaya devam edeceksiniz. Ayrıca daha sağlıklı olmaya başladınız. En iyisi tartılmadan, bedeni hissederek ve kıyafetlerden anlayarak devam etmek.
 
Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...
 
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

14 Şubat 2012 Salı

AFFETMENİN BEDEN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Yapılan bilimsel araştırmalarda affetmenin, kişinin fiziksel bedeni üzerinde çok belirgin rahatlamalar sağladığı açıkça gözlemlenmiştir. Birisine veya bir olaya duyduğunuz kızgınlığı, öfkeyi, o kişiyi affetmediğiniz sürece, içinizde kor bir ateş gibi taşırsınız. Sanmayın ki karşı tarafı yakarsınız, sadece kendi kendinizi yakarsınız. Çünkü öfkenin de kızgınlığın da kaynağı sizsinizdir. Kaynak kendi içinde kavrulur durur. Sanmayın ki affettiğinizde karşı tarafı yüceltip, ona hediye verirsiniz. Sadece kendinizi öffekeden arındırır, özgürleştirirsiniz. Karşı tarafın, sizin onu affettiğini bilmesine bile gerek yok, kendi içinizde kendiniz için affetmeniz yeter.

Affedememenin, kızgın olmanın beden üzerindeki fiziksel tepkimeleri ;
Miğde ağrısı, sırt ağrısı, uykusuzluk,
Kortizol hormonu seviyesini arttırarak bağışıklık sistemini zayıflatması, kilo alımını desteklemesi,
Şeker hastalığı, yüksek tansiyon hastalığı.
Pisikolojik baskının artmasıyla, kalp basıncının da artması ve beraberinde pek çok hastalık riskini getirdiği bilimsel olarak deneylerle kanıtlanmıştır.

Artık bütün bilim adamlarından da sık sık duyuyorsunuz, olumsuz düşünce ve duyguların  bedenlerimizdeki yansımasınınhastalıklar olduğu belirtiliyor. Peki bütün bunları bile bile neden affetmesi bu kadar zor geliyor?

Acaba AFFEDİNCE KENDİNİZE HAKSIZLIK YAPTIĞINIZI , KARŞI TARAFA DA JEST Mİ YAPTIĞINIZI DÜŞÜNÜYORUNUZ ?
 
Hayır tam tersi, asıl haklı olduğunuz halde kendinize zarar vererek haksızlık ediyorsunuz. Başkası için nasıl bir duygu besliyorsanız, nasıl kelimeler telafuz ediyorsanız aynısın kendi içinize de yolluyorsunuz. Duyduğunuz öfke, nefret ya da kızgınlık duygusu sizden çıkıp gitmiyor, aksine içinizde zehirli bir sarmaşık gibi büyüyerek hücrelerinizi ele geçiriyor. Bir çeşit içsel intihar gibi bir şey…
 
Eğer hala affedemediğiniz kişiler ya da olaylar varsa bugün şöyle bir egzersiz yapmanızı tavsiye ederim. Sakin bir yere gidin ve gözlerinizi kapatın . Kendinize aşağıdaki soruları n cevaplarını zihinsel olarak yaşayın. Zihninizle görün, duyun, hissedin.  Eğer affetmiş olsaydınız hayatınız nasıl olurdu ? 

Ne yapıyor olurdunuz? Kendinizi nasıl hissediyor olurdunuz? Kendinizi o kişiveya olaydan özgürleştirmiş olma duygusu nasıl olurdu ?
 
Affetmeye hazır olmayabilirisiniz ya da” istiyorum ama yapamıyorum” diyebilirsiniz ama en azından kendinize bu egzersizi yapma izni verirseniz, büyük bir adım atmış olursunuz.

İyi egzersizler…
Sevgiyle ve sağlıkla yaşayın…

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP uzmanı ve Yaşam Koçu

11 Şubat 2012 Cumartesi

AĞZINIZA NE KOYDUĞUNUZUN FARKINA VARIN


Çoğu insan ne yediğinin farkında bile değildir. Siz, hem besin değeri olarak, hem de miktarı olarak ne kadar kötü beslendiğinizin, kendi ellerinizle kendinzi nasıl zehirlediğinizin farkında mısınız ? Çoğunuz bunu anladığında eminimki dehşete düşecektir.

Hiç yedikleriniz neyden yapılıyor, içinde neler var diye incelediniz mi? Yoksa sadece görüntüsüne ve tadına göre mi yemeklerinizi seçiyorsunuz?  Yediğiniz her türlü paketlenmiş gıda öldürülmüş, besin değeri düşürülmüş ve uzun süre dayanması adına içine pek çok kimyasal sokulmuş ürünlerdir. Besin değerleri olmadığı gibi uzun dönemde vücutta toksin birikimi oluşturarak pek çok hastalığa çağrı yapmaktadır. İlk yediğiniz anda hasta olmuyor, zehirlenmiyorsunuz diye belki ikna olmuyorsunuz ama ikna olmak için hasta olmayı  ya da ölmeyi  beklemeyin. Çünkü çok geç olacaktır. Bugün internet her türlü bilgiyi ayağınıza kadar getiririyor. Katkı maddeleri ve koruyucu maddelerini araştırabilirsiniz. 

Yediklerinizi daha yakından tanıyın, içinize neler sokuyorsunuz bilin.
İkinci olarakda miktarlarınızı bilin. Farkında olmadan,sırf alışkanlık halinde yapılan atıştırmaların ne kadar da çok ve gereksiz olduğunu fark edin. Televizyon açtınız diye yedikleriniz, yemek hazırlarken ağzınıza küçük küçük tıktıklarınız, atılmasın diye tabaklarda kalanları sıyırmanız, sıkılınca tatlanmak için ağzınıza koyduklarınız, çay boş gitmez deyip atıştırdıklarını........... yaz yaz bitmez bunlar :)
Farkına varsanız, inanın bana yediklerinizin yarısını yemezsiniz. Bu hafta ağzınıza koyduklarınız üzerinde farkındalık kazanma egzersizi yapmaya ne dersiniz?  Çok kolay bir egzersiz, ne yiyorsanız yiyin, hiç bir kısıtlama yok. Sadece yanınızda taşıyabileceğiniz küçüklükte bir not defteri ve kalem alın. Bir hafta boyunca saati saatine bütün gün ne yiyorsanız yazın. Her şeyi, içtiğiniz suyu veya yediğiniz tek bir şekeri bile yazın. Bir de yanına yerken başka ne yapıyor olduğunuzu yazın. Ayakta duruyorum, dizi syrediyorum, sohbet ediyorum, yemek yapıyorum... gibi. Yazmayı hatırlamak için elinizin üstüne bir işaret koyun, tükenmez kalemle bir kalp olabilir. Her an çok rahat görebileceğiniz bir işaret olsun ki sık sık yazmayı hatırlayın. Haftanın sonunda, hatta gün sonunda bile kendinize şaşıracaksınız.

Yapabileceğiniz diğer bir egzerside bir hafta boyunca yediklerinizin neden yapıldığını, içine neler konduğunu, size ulaşana kadar hangi aşamalardan geçtiğini araştırmak. Böylelikle tam olarak ağzınıza neler koyduğunuzun farkına varabilirsiniz.  Bunu farkettiğinizde de kendinizi bilinç seviyesinde kontrol etmeye başlarsınız. Sonuçta bile bile kendinize kötülük yapmak istemezsiniz, bedeninize bir çöp konteynırı gibi davranmaktan vazgeçersiniz.

Eğer bu egzersizleri zor ve sıkıcı bulduysanız size bir şey sormak isterim, hastalıkla ve fazla kilolarla uğraşmak daha mı kolay? Karar sizin.
 
Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

6 Şubat 2012 Pazartesi

KABIZLIK YAPAN DUYGU ve DÜŞÜNCELER...


Kabızlık toplumumuzda oldukça yaygın bir sindirim sorunudur. Sürekli kulaktan kulağa tavsiyeler yayılır. Şu otu iç, bu hapı al, şunla bunu karıştır yemeklerden önce iç...vs gibi doğru yanlış pek çok sistem geliştirilmiştir. Yeni bir taktik denediğinizde başta işe yarasa da bir kaç hafta sonra yaramamaya başlar ve yeni bir formül peşinde koşarsınız. Hatta yıllarca kabızlığını sabah akşam konu etmiş insanlar vardır. O kadar rahatsızdır ki durumdan bütün hayatını etkilemeye başlamıştır. Yeme-içme düzeni, gezme düzeni gibi pek çok şey kabızlığa göre ayarlanmaktadır. Bu kişler çok haklıdır, gerçekten de insanın yediklerini sindirememesi ve gereksiz maddeleri dışarı atamaması sıkıntı veren bir durumdur. Ancak bütün gün kabızlıktan konuşmak, kabızlığa odaklanmaktır. Soruna odaklanarak çözüm bulamazsınız, ancak sorunu daha da büyütürsünüz. Çünkü odaklandığınız şeyi beslersiniz.
 

Değişik bir yol izlemek adına bir de  zihindeki, hangi düşünce ve duyguların kabızlık olarak kendini bedende gösterdiğine bakmak ister misiniz?  Eğer size uyuyorsa ilaçları, otları denemek yerine bu duygu ve düşünceleri değiştirmeyi denersiniz ve farklı bir sonuç alabilirsiniz.( Ya da hepsini bir arada denersiniz) Yaptığınız şey istediğiniz sonucu vermiyorsa değişik bir şey denemekte fayda vardır.
 

Yapılan araştırmalarda genelde aşağıdaki düşünce ve duyguların, kendilerini bedende kabızlık olarak gösterdiği tespit edilmiştir;
Kişinin kendisini çok sınırlı görmesi (işte ben bu kadarım, daha fazlası elimden gelmez).
Bir şeyi bırakırsam yerine yenisini koyamam (kişiyi mutsuz ettiği halde işinden, eşinden, eşyasından, parasından... vaz geçememesi)
Eski acıları sürekli zihinde yaşamak, canlandırmak.
Eskiden, geçmişten ayrılamamak.
Kendisine artık zarar veren, ona iyi gelemeyen birisini hayatından çıkarma cesaretini gösterememek.
Yeni bir şey denemekten, hayatına yeni bir şey girmesinden korkmak.
Sizin de zihninizde böyle düşünce ve inançlar olduğunu düşünüyorsanız hemen iş başına geçin. Evinizde yıllardır işe yaramayan birikmiş eşyalar varsa dağıtın, atın. Bitmiş ilişkileri yüreğinizden söküp atın. Size katkısı olmayan ilişkileri sonlandırın. Geçmişle vedalaşın, yeni okyanuslara yelken açın. Yeni bir şeyler deneyin, yüzünüzü geleceğe çevirin. Zihniniz ve yüreğiniz özgürleşirken bedeniniz de özgürleşecektir.
 

'' KIYIYI  GÖZDEN KAYBETMEYE CESARET EDEMEYEN İNSAN, YENİ OKYANUSLAR KEŞFEDEMEZ'' Adre Gide
 

Zihninizdeki  işe yaramayan duygu ve düşüncelerin gitmesine izin verdikçe, hayatınızda işinize yaramayan eşya ve kişilerin gitmelerine izin verdikçe bedeninizde buna uyum sağlayarak ihtiyacı olmayan atıkları daha kolay dışarıya bırakacaktır. Unutmayın ki bir şeyin yenisinin gelmesi için eskisinin giderek yeniye yer açması gerek. İşe yaramayan ne varsa '' GÖNDERİN GİTSİN''.
 

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...
 

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

www.arzubiyiklioglu.com

4 Şubat 2012 Cumartesi

FAZLA KİLOLU OLMANIN SAĞLADIĞI FAYDALAR


Uzun süredir kiloluysanız, kilolu olmanın ve fazla yemenin size sağladığı bir takım faydalar vardır. Şimdi size '' fazla kilolu olmak ve fazla yemek sana ne sağlıyor? '' diye bir soru sorsam, daha önce sorduğum pek çok kişi gibi sizde '' ne sağlayacak canım, hiç bir şey sağlamıyor'' diye cevap verebilirsiniz. Bu sizin bilinç seviyesinde verdiğiniz bir cevaptır. Eğer bir alışkanlıktan kurtulmak isteyipte kurtulamıyorsanız, muhakkak bilinçaltınızda size bir fayda sağladığına, onun sizin için iyi olduğuna, doğru olduğuna inanıyorsunuzdur.İlk başta bunu reddetmeniz çok normal. Kendi üzerinizde biraz daha özfarkındalık kazanıp, bilinçaltınızla iletişim kurduğunuzda farklı cevaplar mutlaka bulursunuz.
 
Gerçekten kilo vermek ve kalıcı olmasını istiyorsanız, zihninizdeki düşünce ve inançları değiştirmelisiniz. Ancak bu şekilde alışkanlıklarınızı ve dolyısıyla da yaşam tarzınızı değiştirebilirsiniz. Siz kilo verip, ince ve formda olmak isterken, bilinçaltınız da kilolu olmak; sizi cinsellikten koruyor ya da daha fazla ilgi görmenizi sağlıyorsa vb... bir türlü kilo veremezsiniz.
 
Fazla kilonun veya fazla yemenin kişiye sağladığı yararlar çok çeşitlidir. Bu faydayı kişi kendisi bilir, şu an cevap bilinç seviyenizde olmayabilir. Ancak dikkatinizi kendi içinize yöneltip, farkındalığınızı arttırarak bu faydayı bulabilirsiniz. En çok rastlanan faydalardan bir kaç örnek verecek olursak;
  • Sizi bir şeylerden koruyor olabilir ( ilişkilerden, cinsellikten, karşı cinsten, çalışmaktan...)
  • Stres ve skıntı atma yöntemi olarak rahatlama sağlıyabilir.
  • Sizi zengin veya güçlü gösteriyor olabilir.
  • Dikkat çekmenizi veya görünmez olmanızı sağlıyor olabilir.
  • Bazı kusurlarınızı örtüyor olabilir.
  • Büyüdüğünüzü ispatlıyor olabilir.
  • Sizi uyuşturarak acı duymanızı engelliyor olabilir.
  • İntikam alıyor olabilirsiniz.
  • Anne rolüyle daha çok uyum sağlıyor, daha anaç gözüküyor olabilirsiniz.
  • Duygusal ya da yaşam amacı eksikliklerini dolduruyor olabilirsiniz.
  • Hastalıklardan korunuyor, daha sağlıklı oluyorsunuz sanabilirsiniz.
  • İstemediğiniz her hangi bir şeyden sizi uzak tutuyor olabilir.
Eğer ciddi anlamda kilo verip forma girmek istiyorsanız, başlayıp başlayıp geri dönmemek için kilolu olmanın, fazla yemenin size sağladığı faydayı bulmalısınız. Aksi takdirde kazanan hep bilinçaltınız olacaktır. Bir yoyo topu gibi hep hedefinize ulaşmak üzereyken aynı noktaya geri gelirsiniz. Belli bir zaman sonrada, bu git-gellerden sıkılıp, başarmaya karşı  güveniniz sarsılır ve tamamen vaz geçersiniz.
 
Unutmayın ki aklınızdakiler değiştikçe, bedeniniz de değişecektir. Zihin ve beden birbirinin aynasıdır. Sağlıklı yaşam herkesin hakkıdır ve siz bunu hak ediyorsunuz...
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com