30 Aralık 2011 Cuma

KARŞI KIYIYA GEÇMEK


Karşı kıyıya geçmek için nehirin durulmasını beklerseniz, nehir durulduğunda kayık orada olmayabilir. Bu sefer kayığın gelmesini beklersiniz. Kayık geldiğinde kürekler orada olmayabilir, yine sbekleyecek bir şeyiniz vardır, küreğin gelmesini beklersiniz. Olmaz ya, hani olurda bütün engeller kalkıp, şartlar tamamen olgunlaşırsa birgün, yinede bir şey yapamazsınız artık. Çünkü o kadar çok beklemeye alışmışsınızdır ki bu seferde karşıya geçecek gücü bulamazsınız kendinizde. Zaten geçseniz de bir anlamı olmaz. Bir şey başarmış, bir zafer kazanmış sayılmazsınız. Hiç bir engel yokken karşıya geçmek, bir aktiviteden başka anlam taşımaz. Niyetiniz aktivite yapmaksa bunu yerinizde zıplayarakta yapabilirsiniz. Yok ben ''kendi zaferimi kazanıp yaşam standartımı yükseltmek istiyorum'' diyorsanız, o zaman o nehire şimdi atlamalısınız. Hiç beklemeden şimdi. Sihir ' şimdi ' dedir. Ne geçmişte nede gelecekte.

İçinizden birkaç kere ŞİMDİ, ŞİMDİ diye tekrar edip bağırın. İç sesinizi duyun. Ne hissettiniz? Tedirgin olup, bir adım geri çekilmek mi istediniz? Yoksa heycanlanıp, ileri doğru bir hamle mi yapmak istediniz? Eğer tedirgin olduysanız nehir kenarlarında daha çok bekleyeceksiniz demektir. Heycanlandıysanız, aklınızdan şimdi yapılacak bir kaç şey geçmiştir bile. Belki can yeleğinizi taktınız, belkide ayaklarınızı suya soktunuz. Devam edin arkası gelecektir, nehrin karşısına geçip zafer kazanacaksınız, kulvar atlayıp yaşam standartınızı bir üst seviyeye taşıyacaksınız.
Şimdi de nehirin kıyısında engellere takılıp harekete geçemeyenler için küçük bir sorgulama yapalım.
Engele takılmak, onu mazeret olarak görmek kişiye ne sağlar?
Ertelemeyi sağlar
Ertelemek o kişiye ne sağlar?
Eylemsizlik
Eylemsizlik ne sağlar?
Mevcut durumu korumayı
Mevcut durumu korumak ne sağlar?
Kişiye bildiği, tanıdığı ortamda kalmayı
Ama memnun değisiniz, mutsuzsunuz, aslında daha iyi bir yere gitmek , karşı tarafa geçmek istiyorsunuz.
Ama yolda engeller var!
Ve kısır döngü böylece başlar. İşte pek çok kişi için yaşam bu şekilde kendini tekrarlayarak sürüp gider.

Peki nasıl kırılacak bu kısır döngü? Tabii ki ' şimdi' nin sihirini başlatarak. Hiçbir şeyin değişmesini beklemeden suya atlayarak. Elimizde ne varsa onları en iyi şekilde kullanarak. Kayık yoksa yüzerek, kürek yoksa kollarımızı kullanarak, ya da bir köprü yaparak geçeceğiz karşıya. Şimdi yapmamak, ertelemek değil engele teslim olmaktır. Teslim olmak eylemsiz kalmaktır. Eylemsiz kalmakta mevcut durumu korumaktır, mevcut durumu korumakta mücadele etmemek, risk almamaktır. Bütün bu zincirleme reaksiyonu bozacak tek şey şimdi başlamaktır. Küçük de olsa bir adım atarak başlamaktır.

Siz neyi engel görüyorsunuz şimdi karşı kıyıya geçmemek için?...

Engeller aşılmak içindir ve şimdide aşılır. Kişinin önünde duran en büyük engel kendisidir, bugün kendinize bir iyilik yapın ve şimdi çekilin kendi önünüzden. Yolunuz açık olsun, zaferiniz kutlu oLsun...
Sevgiyle kalın...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com

İSTEDİM DE OLMADI


Ne istiyorsun?
Aslında ben işimden ayrılmak istiyorum, bana göre değil.
Peki ne istiyorsun?
Bilmem, sevgilimden de pek memnun değilim ondan da ayrılmak istiyorum aslında.
Tamam da sen ne istiyorsun?

Tabii ki böyle yaşamak istemiyorum artık, kavgadan, kötülükten uzak, para sıkıntısı olmayan, rahatsız edilmediğim, sorunların olmadığı bir hayat istiyorum.
Tamam kardeşim ben senin ne istemediğini gayet iyi anladım da sen ne istiyorsun, ben onu soruyorum?
 
!!!???
 
İşte çoğu insanın beyni böyle ters odaklı çalışıyor. Hayatta ne istediğinden çok ne istemediğine odaklanıyor. Öyle olunca da zihin sen ne istiyorsun sorusunu bile anlamıyor. Odak sürekli kurtulmak istenen şeylerde olunca da, kişinin hayatına kurtulmak istediği kişiler ve olaylar daha da çok giriyor. Sonra bir de'' Niye benim başıma hep aynı şeyler geilyor?'' diye yakınıp aynı durumu bir kez daha hayatına davet ediyor.

İşinizden memnun değilseniz ve odağınız o işten kurtulmaktaysa ya işsiz kalırsınız ya da daha uzuuuuun yıllar aynı işi yapmaya devam edersiniz. Oysa asıl isteğiniz, sevdiğiniz yeni bir iş elde etmekse, o zaman başka bir dille konuşmalısınız ki odağınız yerini şaşırmasın.'' ZEVKLE ÇALIŞACAĞIM, İYİ PARA KAZANACAĞIM... BİR İŞ İSTİYORUM''  diye kurgulanan bir istek cümles,i odağınızı doğru yere yöneltecek ve evrene doğru mesajı gönderecektir.

Hayatımızdan çıkmasını istediğiniz şeylerden kurtulmayı dilemek odağı problemde tutar. Sürekli hastalıktan kurtulmaya odaklanarak hayatınıza daha çok hastalık çağırırsınız. Oysa yapmanız grereken sağlıklı olmaya odaklanmanızdır. Ulaşılmak istenen yeri görmek, düşünmek, arzulamak sizi yolda tutar. Kurtulmak istediğinizi görmek, düşünmek, nefret etmekte sizi yolda tutar. Hangi yodla kalmak istiyorsunuz?  Tabii ki güzelliklerde... (eğer şikayet ederek ilgi toplamak ve mutlu olmak gibi bir zevkiniz varsa eski yola devam etmenizi tavsiye ederim)
Bugün güzel bir alıştırma yapmaya ne dersiniz? Hemen bir kağıt kalem çıkarıp neler istediklerinizi yazın. Hayatınızın tüm önemli alanları için en az üç istek yazın. Kariyer, para, aile, eş, sosyal, sağlık, kişisel gelişim...
 
Sonrada bu isteklerinizin sahip olduğunuz kadarına şükredin, teşekkür edin. Bu çalışmayı yaparken olumlu ifadeler kullandığınızdan emin olun.
Beni mutlu edecek, yaratıcılığımı kullanabileceğim, ekip çalışmasının olduğu, hafta içi çalışacağım bir iş istiyorum.( siz dahada detaylandırabilirsiniz)

Ben, bugün ihtiyaçlarımı karşılayabildiğim bir işin olduğu için şükrediyorum...
İyi  İSTEMELER size...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com

27 Aralık 2011 Salı

HİÇ KENDİ FİLMİNİZİ SEYRETTİNİZ Mİ ?



Başkalarının hayatlarını karşıdan seyreder ve onlar için hep yorumlar yaparız, onların göremediklerini görüp ” aslında…

Onun böyle yapması gerek ama daha farkında değil”, ”şunu bir anlasa her şey değişecek ama anlayamıyor”, ”o ne yaptığının, nasıl bir durumda olduğunun bilincinde değil” gibi cümleler kurarız.

Dışarıdan gözlemleyen bir göz olarak söyleriz biz bunları. Kişinin içinde bulunduğu durumun duygusal yoğunluğunu yaşamadığımız için ve karşıdan daha geniş bir pencereden baktığımız için daha objektif olup değişik görüş açılarına sahip olabiliriz. Tabii ki bunun anlamı her zaman dışarıdan bakanın gördüklerinin daha doğru olduğu anlamını çıkaramayız. Çünkü dışarıdan gözlemleyen kişi de içeride neler yaşanıldığını tam olarak bilemez. O sadece bir dış gözlemleyicidir. Tabii ki bunun farkında olmayan kişilerde çok kolay herkesin hayatına bakıp bakıp yorum yapar, akıllar yağdırır. Oysa başkalarına dış gözlem yapıp yorum yapacağımıza aynı şeyi kendi kendimize yapabiliriz.

Kendi hayatımızı, bir an olsun dışarı çıkıp dışarıdan gözlemleyebiliriz. Herkesin zihin gücünü kullanarak şöyle bir hayatını dışarıdan, bir filim gibi seyredebilme yeteneği vardır. Kendimizi bir adım geri çekip yaşantımıza, kendimize karşıdan bakmamız bize çok şey katar. Durumların içindeyken, zaman çizgisinin dibindeyken kendimizle ilgili çok şeyi gözden kaçırırız. Hatta bazen bakar kör oluruz. Sonrada başkalarının yorumlarına ya kızarız ya da inanırız.

Bugün bir beş dakika vakit ayırıp kendi filminizi seyretme egzersizi yapabilirsiniz. Sessiz bir ortama geçin ve gözlerinizi kapatın, şimdi içinde bulunduğunuz durumu genel olarak yaşayın, içinizde hissedin. ( çok yoğun çalışıyorsunuz, koşuşturuyorsunuz, eşinizle ilişki durumunuz her ne ise, içine girip zihnen aynı duygu yoğunluğunda durumu yaşayın, sanki şuan oluyormuş gibi)

Şimdi bedenen bulunduğunuz noktadan bir adım geri çekilin ve aynı olayı başka bir kişiymişsiniz gibi, bir film seyrediyormuşsunuz gibi seyredin. Tamamen dışarıdan gözlemleyen bir göz olarak seyredin olup biteni. Neyi farklı görüyorsunuz? Karşıdan nasıl görünüyorsunuz? İhtiyacınız olan şey ne?  Hangi noktada duruyorsunuz? Başkalarına nasıl gözüküyorsunuz? İstediğiniz şey böyle bir filimde mi olmak?
 
Evet, bütün bu soruların cevabını vererek durumunuz hakkında en iyi yorumu yapabilir ve kendinize en iyi akılı verebilirsiniz.
 
İyi seyirler…
Sevgiyle kalın…


Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com

23 Aralık 2011 Cuma

YENİ YIL DİLEKLERİ



Yeni yıl yaklaşmaya başladığında herkes yeni umutlar bekler. Yeni yıldan mutluluk, sağlık, para, terfi, koca, zayıflama, iş...vb şeyler istenir. Sanki yeni yıl bunları getirip dağıtacakmış gibi. '' Bak ben istiyorum, bana da ver, burdayım'' gibi söylenen pek çok havada uçuşan dilekler. Tabiiki bir şeyler dilemek, istemek güzeldir. Ancak bunların hiç birini yeni yılın da getirmeyeceğinin farkına varmak gerek. İsteklerimizi biz gerçekleştiririz ya da gerçekleştiemeyiz.

Epiktetos'un çok güzel bir sözü vardır. '' Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun, peki neden bugünden başlamıyorsun?'' evet yeni yıldan pek çok güzel şey diliyorsunuz, ya da yeni yılda başlamak üzere kararlar alıyorsunuz, peki neden bugünden bunları gerçekleştirmek üzere başlamıyorsunuz? Zaman mı kazanıyorsunuz, küçükte olsa bir erteleme fırsatı mı? Yeni yıla girdikten sonrada, nasıl olsa daha 364 gün daha var, aceleye gerek yok. Yeni yıl bugün bitmedi ya... gibi ikinci erteleme fırsatı, nasıl olsa yarın öbürgün illaki başlamayı bozacak bir aksiyon olacaktır...Bu çoğu insan için böyle uzayıııııp gider. Yıl sonunda nasıl olsa bir şans daha var '' yeni bir yıl daha yaklaşıyor''.
Evet bu yıl bir değişiklik yapın ve bugün, hemen yeni yılda hayatınıza girmesini, ya da değişmesini istediğiniz şeyler için bir adım atın. Mesela isteklerinizi, hedeflerinizi bir kağıda yazın. Yanlarına olumlama cümlelerinizi yazın. Konuyla ilgili araştırma yapın, bilgi toplayın, randavü alın, bütçe yapın. Her ne ise ulaşmak istediğiniz şey ona doğru zihin projeksiyonlarınızı çevirin ve bir eylem gerçekleştirin. Emin olunki bu size iyi gelecektir. 2012' ye dileklerinizle değil eylemlerinizle girin. 

Başlamış olmanın gururu ve sevinciyle girin :)

2012'den bir şey beklemeyip, 2012'ye'' BİZ'', hep beraber neşe, sağlık VE mutluluk getirelim...
Herkese şimdiden '' Nice Harika Seneler''

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

19 Aralık 2011 Pazartesi

YANLIŞ MESLEK SEÇİMİ SİZİ HASTA VE MUTSUZ YAPABİLİR...



Bir ömür hızla akıp geçiyor, hele 30 yaşını geçmişseniz zaman adeta koşuyor. Zamanınızı nasıl değerlendirdiğizi bile gözden kaçırıyorsunuz. Yetişkin olduktan sonra başlayan çalışma hayatı, en verimli olduğunuz çağların neredeyse %33 ünü kapsar. Bazıları için bu oran %50 lere kadar çıkmaktadır. Hayatta bu kadar büyük bir yer işgal eden çalışma alanı, bireyin kişiliğine, değerlerine ve ruhuna hitab etmiyorsa mutsuzluk ve hastalık getirir. Kişinin yaptığı işten memnun olmaması hastalıklara karşı direncini düşürür, anksiyete seviyesini yükseltir, depresyona yol açar ve yaşam tadını kaçırır.

Kendisi için en doğru işi bulmayı başarmış insanlar, işlerini severler, işleriyle eğlenirler, yaratıcılıklarını kullanır ve hayat doyumlarını arttırırlar.
Bazı insanlar sosyal ilişkiler için, bazıları para için, bazıları da yaratmak için çalışırlar. Toplumuzda ağırlıklı olarak meslek seçimleri günün mesleğine göre, aile işine göre ya da parasına göre seçilmektedir. Çok az kişi kendi hayalindeki işi ya da kişiliğine, ruhuna uygun tatmin edici işi yapmaktadır.

Şimdi size sorsam '' siz işinizden ne kadar mutlusunuz, dünyaya bir daha gelseniz yine aynı işi mi yaparsınız ?'' diye, çoğunluk '' hayır'' diyecektir. Zaten ruhuna, zevkine, yeteneğine göre iş bulunur diye bir şey öğretilmedi kimseye. Hatta hala meslek arayışı içinde olan pek çok gence, ebeveynleri tarafından aynı muamele yapılmakta. Zamanın gözde mesleğini seç ki para kazanabilesin, iş bulabilesin ya da baba mesleğini miras al...(işsizlik var ne bulursan yap, devlete kapağı at... gibi). Böyle yönlendirmeler yapmak topluma daha fazla korkan ve mutsuz olan insan pompalamaktan başka bir işe yaramaz. Zaten memlekette iş tatmini olmayan, işinde başarısız ve mutsuz olan yeteri kadar insan var.

Bir de madalyonun öteki yüzüne bakacak olursak, acaba sizi mutlu edecek, yeteneklerinizi kullanabileceğiniz, değerlerinize ve ruhunuza hitap eden işin ne  olduğunu biliyor musunuz? Bunu bilmeniz için kendinizi çok iyi tanımanız lazım. Çoğu kişi iş tatminsizliğini fark eder ancak, ne yapmak istediğini, hangi işte daha başarılı olacağını da bilemediği için aynı işinde mutsuz olarak çalışmaya devam eder. Hatta yaptığı işinde de neden mutsuz olduğunu tam olarak bilememektedir. 

Gerçekten de hiç farkında olmadığınız sizi başarısız, mutsuz  ya da hasta yapan sebepleriniz vardır. Bir bilseniz kim bilir neler değişecek hayatınızda. Örneğin, dini inançlarına göre paradan para kazanmayı haksız kazanç olarak bilinçaltında tutan birisinin, bankacılık mesleğinde başarılı olması ya da mutlu olması mümkün değildir. Çünkü değerleriyle, inançlarıyla çelişen bir iş yapmanın rahatsızlığı içindedir. Farkında olmadan bu çalışma hayatı kişinin özel hayatına da mutsuzluk getirir. Ya da bedensel zekası yüksek, dokunsal duyuları gelişmiş bir insan masa başı, teknoloji ağırlıklı işlerde mutsuz olacaktır. Gününün büyük bölümünü tatminsiz ve stresli geçiren bir insanın işinde yükselmesi ve yaşam tatmini pek mümkün olmayacaktır.

İçselleştirilmeden yapılan meslekler zamanla kişiyi hasta eder. İşe gitmek istemediğiniz için sık sık hasta olursunuz, üretemediğiniz için hasta olursunuz, başarılı olamadığınız için hasta olursunuz, yükselemediğiniz için hasta olursunuz, tatminsiz olduğunuz için hasta olursunuz...

Aklınıza ''Bu vakitten sonra mesleğimi nasıl değiştiririm ki'' gibi sorular geliyorsa, durumunuzu umutsuz, geç kalınmış bir vaka gibi görüyorsanız size şunu söylemek isterim; Muhakkak her durum şu an olduğundan bir üst kademeye taşınabilir. Gerçekten daha sağlıklı, daha mutlu olmak istiyorsanız, hayatınızın geri kalanından daha fazla zevk almak istiyorsanız bunu yapabilirsiniz. Ben 40 yaşında ingilizce öğrenen, 55 yaşında meslek değiştirerek beş yıl sonra zengin olan, 42 yaşında üniversite kazanıp okuyan, kariyerlerini doruk noktasında bırakıp tamamen farklı bir iş alanına yönelen ve bundanda büyük haz alan insanlar tanıdım. (Bunlar gibi iş hayatlarını değiştirmiş ve başarmış duyduğum, okuduğum insanların sayısı bitmez, onları yazmıyorum bile. Çevrenize dikkatlice bakarsanız siz de mutlaka benzer gerçek hikayeler görürsünüz)

Eğer hayatınızda böylesine kayda değer bir değişiklik yapmanın hayatınıza katacağı değerin farkındaysanız işe önce kendinizi daha iyi tanımakla başlayabilirsiniz. Tam olarak yeteneklerinizin, özelliklerinizin farkına varın. Size nelerin mutluluk verdiğini, hayata bakış açınızı, zevklerinizi tekrar hatırlayın. Belki biraz çocukluk döneminizi hatırlamak faydalı olur :)  Kendinizi iyi tanıdığınıza inanıyor ve hangi işin sizi mutlu edeceğini biliyorsanızda, o zamanda bu işi önce hobi gibi görüp küçük bir adım atabilirsiniz. En azından işin zevkini, size vereceği tatmini deneyimleme fırsatınız olur.

Unutmayın ki mutluluk ve sağlık hiç kimseye verilmeyecek, hepimiz kendimiz yaratacağız. Kaynak içimizde, ulaşıp kullanacağız.

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

14 Aralık 2011 Çarşamba

HAYALLERİNİZE TUTUNUN


Eminim çocukluğumuzdan itibaren dönem-dönem hepimiz: “Bu kadar hayalci olma!” veya “Hayal aleminde yaşamanın kimseye faydası olmaz!” gibi olumsuz telkinlere maruz kalıp, geleceğimizi önce zihnimizde canlandırarak, yaratıcılığımızla onu oluşturup-şekillendirmeye çalışırken çok kez sekteye uğratılmışızdır.

Hem aile hayatında, hem de eğitim sisteminde çocukluk döneminden itibaren katı kuralları aşan özgür düşünceyi ve istekleri kısıtlayan zihinsel kalıplar bilincimizde yer etmiştir. Halbuki hayal kurabilmek, bir şeyleri çok istemek ve ümitle çabalamak insan olmanın en önemli özelliklerinden birisidir. Buna rağmen, sanki hayal kurmak daima ulaşılması mümkün olmayan, gerçek dışı bir olgu olarak gösterilmektedir. Ne yazık ki bu da bizi içinde bulunduğumuz şartların ümitsizlik kıskacına mahkum etmekten ileri götürmez. Oysa aynı koşullarda yaşayan insanların algıladıkları birbirinden farklı bireysel gerçekleri olabilir. Çünkü “gerçek” denilen olgu hem bir hayat görüşü, hem de bireyin kendisini, çevresini, dünyayı ve dünya üzerindeki yerini algılayış biçimidir. Bu algılayış biçimi, yani bireyin gerçeği, bireysel ve toplumsal tecrübelerle sürekli gelişip-olgunlaşan ve zamanla değişebilen bir özelliğe sahiptir. İşte çocukların da (tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi) mizaç yapılarına göre, izledikleri özgür düşünceler ve duygularla farklı algıları, görüşleri ve bunları dışavurumları olabilir. 

Yalnız çocukların hayal dünyası yetişkinlere göre çok daha zengindir; elbet ki onlara hayallerine ket vurmaları telkin edilmiyorsa. Dünyanın her yerinde, başarıyı ve mutluluğu yakalayanların daima hayallerini izleyip yaratıcı güçleriyle onlara nail olanlar olduğunu görüyoruz. Bu kişiler genellikle hayallerini gerçekleştirmek için sabırla azmeden, hayallerini hayatlarının hedefine yerleştiren ve bu hedef doğrultusunda azimle çabalayan ümit dolu, ender rastlanan insanlardır.

Bunun aksine büyük çoğunluk da ümitsizlik içinde hayat şartlarından ve yapamadıklarından şikayetcidir. Bu kişiler gelecekleriyle ilgili olumlu hayaller kurmak ve iyi temennilerle isteklerde bulunmaktansa devamlı olarak sızlanmayı yeğlerler. Gerçekten de böyle hissedip düşündükleri için, vakti zamanı geldiğinde olmadık engellerle karşılaşırlar çünkü, farkında olmadan bu engelleri çok önceden kendileri koymuştur. Yani görünen o ki, pek çok insan kısır algıları ve dar hayalleri nedeniyle kendi-kendilerini hapsettikleri minicik bir dünyanın içinde sızlanıp-yuvarlanıp gidiyor. Halbuki dünya zaten yuvarlanıp-dönüyor, bizim de onun üzerinde yuvarlanıp dönmemiz gerekmiyor ki. Biz, olumlu hayallerimizle yarattığımız, ufukta şekillenip-beliren hedefimize doğru yürümeliyiz.

Yalnız bakmakla da kalmamalıyız. Baktığımızı görmek için, tüm kalbimizle, zihnimizle ve ruhumuzla evrene yönelip kendimizi onun içinde yeniden keşfetmek istemeliyiz. Evrenin uçsuz bucaksız kucağında neler-neler yapabileceğimizi hayal etmeliyiz. Her yaşta ve her koşulda herkesin bir konuda gerçekleşmesini istediği bir hayali mutlaka olmuştur. İşte burada gereken tek şey zihinlerde canlanan bu hayale inanmak ve onu yaratıcıkla geliştirip eyleme geçmektir. Zaman içinde hayal kurmanın coşkusunu ve heyecanını unutmuş olabiliriz. Bu duyguyu tekrar hatırlamak için kaliteli çocuk filmlerinden yararlanarak, kendimizi tıpkı bir kahraman gibi algılayıp-görebiliriz. Kısıtlayıcı düşünce kalıplarından sıyrılıp çocukluğumuzda olduğu gibi, sınırsız bir hayal dünyasının kapısını açabiliriz. 

Yeri gelmişken yaşadığım bir olayı burada paylaşmak istiyorum: Yaklaşık altı ay kadar önceydi, üç yaşındaki kızım Yağmur eldivenlerini giymiş, atkısını takmış, sırt çantasını almış sokak kapısını açmaya çalışıyordu. Birden bana dönerek: “ Anne ben hayalimin peşinden gidiyorum.” Dedi. Bir an için çok şaşırdım ama hemen toparlanıp artık ona bir hayali izlemenin ne olduğunu ve onu nasıl gerçekleşebileceğini anlatma zamanının geldiğini anladım. Kısaca onun sokak kapısını açmasına yardımcı oldum. Kapıyı açıp çıktığında etrafına gülücükler dağıtıyordu.

Evet! Çocuklarımız hayal kurmayı biliyorlar, tıpkı bizim de çocukken bildiğimiz gibi. Onların bu harikulade yeteneği bizimkiler gibi körelmesin, buna sebep olmayalım. Gelin onların hayal kurmalarını ve yaratıcılığını destekleyelim ve hayallerine nasıl ulaşabilecekleri konusuyla ilgilenip başarılarına rehberlik edelim.

Buradaki en önemli nokta çocuklara örnek olabilmektir. Çocuklar hayalleri olan ve yaratıcıklarıyla hayallerini gerçekleştiren ebeveynlerinden güç alırlar. Sürekli istediklerini nasıl ve neden yapamadıklarından yakınan ebeveynlerine ya acırlar ya da onlara üzülüp kısır döngü içindeki çaresizliği öğrenirler. Ana-babaları çocuklarına ayna tutarlar, çünkü her çocuk önce ebeveynini model alır. Sizde çocuklarınız hayallerini ve yaratıcılığını gerçekleştirsinler, mutlu ve başarılı olsunlar istiyorsanız, onları yüreklendirirken canlı bir örneğini de vermelisiniz. Çocuklarınızın da şahit olduğu bir hayalinizi gerçekleştirin. Haydi! Bugün herhangi bir konu seçin. Şimdi zihninizde bunun hayalini kurmaya başlayın ve yaratıcılığınızla bu hayale sımsıkı tutunun. Onu zihninizde geliştirip hayatınızı yeniden anlamlandırın. Hem kendiniz, hem de çocuklarınız için hayatınızdaki yeni gelişmelere engel olan tüm sınırları kaldırın.

Başarılar diliyorum.
Sevgiyle kalın...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com

12 Aralık 2011 Pazartesi

SINAV KORKUSU GENÇLERİ HASTA EDİYOR...



Eğitim sistemimizdeki eksiklikler, yanlış öğretmen ve aile tutumları sınava hazırlanan gençleri gereksiz bir strese sokarak hasta ediyor. Gençlerin kafalarının içinde sınava yüklediği anlam, her geçen korkuyla büyüyerek gelecek kaygısına dönüşüyor. Bu kaygıyla beraber daha çok ya ders çalışmaya fazla yüklenip kendilerini tıkıyorlar, ya da kendilerini korumaya almak için geri çekiliyorlar.

Kaygı kişiyi çok çabuk hasta eder. Mide ağrısı, bulantı, aşırı yeme, cilt hastalıkları gibi pek çok rahatsızlıkla kendini bedende gösterir. Korku ve stres belirli bir seviyede olduğunda, yaşamda kendimizi korumamız ve hatta ileriye gitmemiz için bize yardımcı olur. Ancak yüksek seviyeye çıkıp, kaygılar oluşmaya başladığında yaşam kalitesi düşer ve başka sorunları da hayatımıza çekeriz.
Sınavı bir canavar gibi gören, hayatın geçiş eşiği olarak gören veya mutlu olmanın engeli gibi gören gençler vardır. Hatta gerçektende bu sınavın sonucunda ne elde edeceğini net olarak bilmeyen gençler bile var. Nereye koşuyor farkında değil ve bu bilinmezlik onları hasta etmeye yetiyor. Kimse bilmediği, heyecanlanmadığı bir yere gitmek istemez. Hele bir de önünde bu kadar yoğun çalışılan bir maraton varsa.
Eğer sınav korkusu, başarısızlık korkusu ve gelecek kaygısı varsa BAŞARISIZLIK kaçınılmaz sondur. Sınava hazırlanan gençlerin motive edilmesi, sol beyinleri kadar sağ beyinlerini de çalıştırabilecekleri aktivitelere yönlendirilmesi ve doğru meslek seçimi yapabilmeleri için desteklenmeleri gerekir.

Nice üniversite mezunu vardır ki hayatta hiç bir başarı elde edememiş, hasta ve mutsuz yaşamaktadır. Öncelikli olan yaşamda başarılı olabilmektir. Sağlıklı, mutu, kendine değer veren bir birey olabilmektir. Buda hayata ve kendinize yüklediğiniz anlamla, duyguyla doğru orantılıdır. Sınavdan gözü korkan, tüm hayat başarısını da buna bağlayan gençler yetiştirmek çocuğunu düşünen bir ebeveyne yakışmaz.

Sınav korkusu ve kaygı ortadan kalktığında, motivasyon ve dengeli yaşam başladığında er ya da geç BAŞARI yanınızda olacaktır.

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu