29 Ekim 2011 Cumartesi

GERÇEKTEN ÇOCUĞUNUZU DİNLİYOR MUSUNUZ ?

 
Birisi tarafından gerçekten dinlenmek etkili iletişimin ilk şartıdır. '' İnsanlar konuşa konuşa anlaşır'' diye bir söz vardır, çok da doğrudur, tabi ki karşınızda gerçekten sizi dinleyen birisi varsa. Yetişkinlerde, çocuklarda gerçekten dinlenildiklerini hissettiklerinde açılırlar, kendilerini daha iyi ifade ederler çünkü değer verildiklerini, anlaşıldıklarını düşünmeye başlarlar. 

Böylelikle iletişimde bir güven ortamı oluşur.Pek çok anne-baba çocuklarının ergen çağa geldiğinde onlardan koptuğunu uzaklaştığını görür. Bunun sebebi genelde daha küçük yaşlarda çocuk kendini ifade edip onun için önemli olan şeyleri heyecanla anlatmaya çalıştığında gerçekten, derinlemesine dinlenmediğinin farkına varmasıdır.

Çocuğun ( yetşkinlerin) kelimelerinin arkasında yatan anlamlar, duygular vardır. Kelimelere takılıp kalınmış yüzeysel dinlemelerde kişi sadece kendi kafasına göre yorum yapar ve odağı bir an önce kendi söylemek istediğindedir. Hepimizin ihtiyacı olan derinlemesine dinlemek ve dinlenmektir. Derinlemesine dinlemek kulaklarımızla işitmemiz dışında tüm duyularımızı kullanmaktır. Özelliklede hislerimizi ve sezgilerimizi. Ne anladığımıza ya da ne söyleyeceğimize değil çocuğumuzun ne anlatmak istediğine odaklanmaktır. Kelimelerin arkasında yatan duyguyu, nefes alış-veriş temposunu, vücut dilini ve satır aralarını okumaktır. 

Yetişkinler bile kendilerini çok net ifade edemezken bir çocuğun sözsel ifadesini sadece kelimelerle değerlendiremeyiz. Bu haksızlık olur.Derinlemesine dinledikten sonra vereceğimiz cevaba çocuğumuzun nasıl bir tepki gösterdiğini gözlemlemek de dinleme diyaloğunun devamıdır. İletişimin devamını bu tepki belirleyecektir. Gerçekten dinlendiğini anlayan çocuk ( yetişkin) daha da açılarak ve güvenerek konuşmaya devam edecektir. 

Örneğin birden bire '' artık ben okulu sevmiyorum'' diyen bir çocuğa hemen okula gitmesi gerektiğini anlatmaya başlarsanız yüzeyde kalmışsınız demektir. '' Artık okulu sevmiyorum'' cümlesinde gizlenmiş olan '' öğretmenim bana kötü davrandı'','' arkadaşımla kavga ettim'','' benimle dalga geçtiler'' gibi pek çok şey gizlidir. Dinlemede bu yüzden merak çok önemlidir. Nedir acaba bu cümlenin altında yatan anlam. Meraklı olmak algılarımızı daha da açar. Çocuğumuzu dinlerken önemli olan onun sözlerine cevap vermek midir yoksa onu anlayabilmek midir? bu sıklıkla kendimize sormamız gereken bir sorudur. İyi bir dinleyici karşısındakinin beden dilini gözlemleyip onun ruh haline yakın bir ruh haline girerek onu dinlerse konuşanın halinden çok daha iyi anlayacak ve satır aralarını daha iyi okuyacaktır.

Sevgiyle kalın...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

22 Ekim 2011 Cumartesi

SİZ KİMLERDENSİNİZ



Akşam olup eve geldiğinizde bugün de bitti, hiç bir şey yapamadan yine geçti gitti diyenlerden mi?
Yoksa güzel bir gündü deyip hala yatmadan önce size kalan 1,2 saatin daha tadını çıkarmaya çalışırken yarın içinde heyecan duyanlardan mısınız?

Beğenmediğiniz alışkanlıklarınızdan şikayat edip bir yandand da onlardan ayrılmamak için durmadan mazeret üretenlerden misiniz?

Yoksa her yaşta değişebilirim, eskisinin yerine yenisini koyabilirim deyip, değişim için çaba harcayanlardan mısınız?
Mutsuzluk benim kaderim, bak yine başıma korktuğum geldi diyenlerden misiniz?
Yoksa aldığım sonuçlar yaptıklarımın bedeli, daha iyi şeyler yapıp daha güzel sonuçlaralbilirim diyenlerden misiniz?
Morali bozulunca, yıkılıp,kıvranıp modumda değilim diyenlerden misiniz?
Yoksa olaylara esir olmayan ,havasını değiştirmek için hemen çaba harcayanlardan mısınız?
Her gün aldığı kilolardan yakınan,gitsinler diye de hiç bir şey yapmayan ya da her gün kabızlığından konuşanlardan mısınız?
Yoksa fit olmaktan hoşlanan bunun içinde sağlıklı yaşayanlardan mısınız?

Başaramadıklarıyla zihnini yoran,kendini bir kurban gibi gören, hayatın size karşı olduğuna inanarak aslında kendini çok önemseyenlerden misiniz?

Yoksa en küçük başarıdan bile zevk alan, hayata bir tat daha katmaya çalışanlardan mısınız?
Cenneti varılacak bir yer gibi görüp, yolu durmadan uzatan ve erteleyenlerden misiniz?

Yoksa içindeki Cenneti yaşayanlardan mısınız?
EVET SİZ KİMLERDENSİNİZ ?
Kendini bilmeden gidenlerden misiniz?
Yoksa kendini bulupta arkasında bir iz bırakanlardan mısınız ?

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

GÜZEL SORULARA GÜZEL CEVAPLAR


İleriye giden insanlarla hep yerinde sayan insanların arasındaki en büyük farklardan birisi kendi kendileriyle beyin fırtınası yaparlarken kendilerine sordukları soruların farklı olmasıdır. Derinden ve sık sık kendimize sorduğumuz sorular istek niteliğindedirler. Sorunun şekli bizi ileriyede götürebilir dibede çekebilir. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi kafamızın içinde dünyanın en gelişmiş bilgisayarından bile çok üstün bir zihin bilgisayarımız var. Nasıl internette araştırma yaparken bize sürekli olarak '' bunu mu demek istediniz'' diye bir soruya soruyla bir cevap gelir ve altında da konuyla ilgili onlarca bilgi beliriverirse beynimizde aynı şeyi yapar.

Kendimize bir soru sormadan önce alacağımız cevaplarla nereye gitmek istediğimizi unutmamalıyız. Örneğin '' bu neden hep benim başıma geliyor'' sorusunu sorarken ki niyet nedir? buradan alacağımız cevap bizi nereye götürür? böyle bir sorudan sonra cevabı düşünürken kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Aynı soruyu daha değişik bir şekilde sorsak, mesela şöyle'' ne olsa bu bir daha benim başıma gelmez?'' bu sorudan alacağınız cevap sizi nereye götürür? size neler hissettirir? Tabiki ilk soruş şekli bizi güçsüzleştirip yerimizde oyalarken ikinci şekilde sormak bizi güçlendirip ileriye götürür.

Güzel cevaplar bizi güzel sonuçlara götürür, ama bunun içinde önce kendimize güzel sorular sorabilmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz. '' Ben neden başarılı olamıyorum?'' sorusunu sorduğumuzda kendi kendimize başarısızlığımızı onaylamış ve bunun içinde beynimize kanıt bulması için komut vermiş oluruz. Peki alacağımız cevap işimize yarar mı? tabiki yaramaz aksine bizi daha da dibe çeker. Oysa aynı soruyu  şöyle sorsak '' başarılı olmam için daha ne yapmam gerek? '' işte şimdi güzel bir cevap alabiliriz.

Haydi şimdi kendinize güzel bir soru sorun, güzel bir cevap alın ve güzel bir gün yaşayın.
Sevgiyle ve güzelliklerle ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

EYVAH MODERNLEŞTİK



Ne kadar da modernleştik, hayatımız nekadar da kolaylaştı değil mi? Her şey elimizin altıda, artık hiç bir şey için beklemek zorunda değiliz. Modern teknolojinin sunduğu bütün konfor elimizin altında. Yaşam çok kolaylaştı. Artık annelerimiz ya da anneannelerimiz gibi ısınmak için kömür kovası taşımak zorunda değiliz, ya da sevdiğimiz birisinden haber almak için saatlerce telefon bağlantısı beklemek zorunda değiliz. Aradığımız bilgiye ulaşmak için kütüphaneye kadar gitmek zorunda da değiliz. Karpuz yemek için yazı hiç de beklemek zorunda değiliz. Ya da dedelerimiz gibi işe giderken yürümek zorunda da değiliz. Hatta sevdiklerimizi görmek için bir araya gelmek zorunda bile değiliz. Modern teknolojinin getirdiği kolaylıkla saymakla bitmez.

Peki, ama niye biz hala mutsuz, sağlıksız, uyuşuk ve stres doluyuz. Hala kendi kendimizi kemiriyoruz. Hiç bir şeye yetişemiyoruz, dengelerimiz alt üst olmuş durumda. Belkide artık eskiye, doğaya dönmenin zamanı gelmiştir. Bu kadar modernlik, teknoloji genlerimize fazla gelmiştir, bize dokunmuştur, ne dersiniz?

Milyonlarca yıldır dalından meyve, sebze yemiş biz insanlara GDO'lu, hormonlu, katkı maddeli gıdalar dokunmuştur,

Topraktan almamız gereken dünyanın doğal manyetik alanı yerine daha çok elektro manyetik dalgalar almamız dokunmuştur,

Ozon tabakasını delerek uzak kızıl ötesi ışınları alamamak dokunmuştur,

Şehirleşmeyle gelen betonlaşma ve kirli hava dokunmuştur,

Kirlettiğimiz sular, her şeyin içine giren kimyasallar dokunmuştur,

Bedensel aktivitelerimizin azalması hatta yürüyemememiz dokunmuştur,

Ailemizle, sevdiklerimizle vakit geçirememek dokunmuştur,

Ve bütün bu konfora ulaşmak için içimizi saran para hırsı dokunmuştur...

İşte bu kadar konfor içinde,  bu kadar kalitesiz, dengesiz bir yaşam. Peki dengeyi nasıl bulacağız?

Çok kolay! Eskiyi düşünün, annelerimizin, anneannelerimizin hayatlarını. 
Onların hayatlarında sahip oldukları artıları alın, bugününüze koyun,
Eksileri için de;
Onlara teşekkür edin ve minnettar olun…

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

KENDİ FİLMİNİZİ SEYREDİN



Başkalarının hayatlarını karşıdan seyreder ve onlar için hep yorumlar yaparız, onların göremediklerini görüp '' aslında ......nun böyle yapması gerek ama daha farkında değil'', ''şunu bir anlasa herşey değişecek ama anlayamıyor'', ''o ne yaptığının, nasıl bir durumda olduğunun bilincinde değil'' gibi cümleler kurarız. Dışarıdan gözlemleyen bir göz olarak söyleriz biz bunları. Kişinin içinde bulunduğu durumun duygusal yoğunluğunu yaşamadığımız için ve karşıdan daha geniş bir pencereden baktığımız için daha objektif olup değişik görüş açılarına sahip olabiliriz. Tabiki bunun anlamı herzaman dışarıdan bakanın gördüklerinin daha doğru olduğu anlamını çıkaramayız. Çünkü dışarıdan gözlemleyen kişi de içeride neler yaşanıldığını tam olarak bilemez. O sadece bir dış gözlemleyicidir. 

Tabiki bunun farkında olmayan kişilerde çok kolay herkesin hayatına bakıp bakıp yorum yapar, akıllar yağdırır.  Oysa başkalarına dış gözlem yapıp yorum yapacağımıza aynı şeyi kendi kendimize yapabiliriz. Kendi hayatımızı, bir an olsun dışarı çıkıp dışarıdan gözlemleyebiliriz. Herkesin zihin gücünü kullanarak şöyle bir hayatını dışarıdan, bir filim gibi seyredebilme yeteneği vardır. Kendimizi bir adım geri çekip yaşantımıza , kendimize karşıdan bakmamız bize çok şey katar. Durumların içindeyken , zaman çizgisinin dibindeyken kendimizle ilgili çok şeyi gözden kaçırırız. Hatta bazen bakar kör oluruz. Sonrada başkalarının yorumlarına ya kızarız ya da inanırız.

Bugün  bir beş dakika vakit ayırıp kendi filminizi seyretme egzersizi yapabilirsiniz. Sessiz bir ortama geçin ve gözlerinizi kapatın, şimdi içinde bulunduğunuz durumu genel olarak yaşayın, içinizde hissedin. ( çok yoğun çalışıyorsunuz,koşuşturuyorsunuz,eşinizle ilişki durumunuz her ne ise, içine girip zihnen aynı duygu yoğunluğunda durumu yaşayın, sanki şuan oluyormuş gibi)
Şimdi bedenen bulunduğunuz noktadan bir adım geri çekilin ve aynı olayı başka bir kişiymişsiniz gibi, bir film seyrediyormuşsunuz gibi seyredin. Tamamen dışarıdan gözlemleyen bir göz olarak seyredin olup biteni. Neyi farklı görüyorsunuz? Karşıdan nasıl görünüyorsunuz? İhtiyacınız olan şey ne?  Hangi noktada duruyorsunuz? Başkalarına nasıl gözüküyorsunuz? İstediğiniz şey böyle bir filimde mi olmak?

Evet, bütün bu soruların cevabını vererek durumunuz hakkında en iyi yorumu yapabilir ve kendinize en iyi akılı verebilirsiniz.
İyi seyirler...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

NLP İÇİMİZDE



NLP (zihin programlaması ) kırk yıl önce Richard Bandler ve John Grinder tarafından başlatılan zihni etkin kullanma teknikleri aslında hepimizin hergün farkında olmadan yaptığı bir şeydir. Arkadaşınızla konuşurken şöyle bir eski günlere gittiğinizde, sizi üzen acı bir olayı anlatmaya başladığınızda birden aynı acı yoğunluğunu hissettiğinizde ya da tatlı bir anınızı hatırladığınızda birden gözleriniz parlayıp mutluluğu tekrar içinizde hissettiğinizde NLP yi kullanıyorsunuz demektir. 

Birgün birisiyle kötü bir durum yaşayıp öfkelendiğinizde ve gün boyunca onu tekrar tekrar düşünüp olayı bir filim gibi zihninizde gördükçe ve aynı öfkeyi hissettikçe yine NLP yi kullanıyorsunuzdur. Birisinin çok beğendiğiniz bir yanı varsa konuşma şekli, yürüyüşü vaya bir işi yapış şekli gibi, zamanla onu daha dikkatli gözlemler ve belli ölçüde onu kopyalarsınız, hatta bunu farkında olmadan olumsuz yönler için bile yaparsınız. Bunlar sadece bir kaç örnek, doğduğumuzdan beri biz zihnimizi bir şekilde programlarız ( 0-6 yaş arasında ailenin bu programlamada etkisi çok büyüktür ) NLP içimizdedir.

NLP nin farkı, farkında olarak yapılması  ve sadece olumlu programlamalar içermesidir . Tabiki çabuk sonuç veren profesyonel teknikler kullanılarak. Pek çok kişi zihnin nasıl çalıştığını tam olarak bilmediği için farkında olmadan kendi kendine (bilinçaltına) yanlış komutlar verir. Daha sonrada bu komutların olumsuz etkileriyle yaşamlarını daha da zorlaştırırlar. Bunun en çok rastlanan örneğide depresyondur. Kişiler acılı olaylarını defalarca düşünerek, zihinlerinde canlandırarak kendilerine aynı duyguyu defalarca yaşatırlar. Bilinçaltlarını kendi yazdıkları korku filimleriyle doldururlar ve sonuç olarak kendilerini depresyon içinde bulurlar. Kişi kendini depresif olmaya programlamıştır. Olumsuz yönde kendi kendine NLP yapmıştır.

Günümüzde pek çok ülkede kişiler ve kurumlar NLP' nin olumlu programlamasından yararlanarak hızlı bir şekilde yaşam kalitelerini attırmaktadır. Kişiler NLP teknikleriyle olumsuz zihin programlarından kurtulup arzu ettiği yeni programı oluşturabilirler. Fobilerinden , kötü alışkanlıklarından, olumsuz duygularından kurtulabilirler, daha iyi iletişim kurabilirler. Duygu yönetimini öğrenerek düşüncelerini ve bedenlerini kontrol edebilirler.  Öğrenmek istediklerini çok daha hızlı öğrenebilir, sınırlarını aşıp içindeki potansiyeli en üst seviyeye çıkarabilirler. Çocuk sahibi kişiler ya da çocuk sahibi olmayı planlıyanlar çocuklarına çok daha iyi bir gelecek sunarlar . Çünkü NLP'yi bilen bir ebeveyn çocuğunun gelişiminde inanılmaz farklar yaratır, çok daha iyi iletişim kurar, çocuğunun becerilerini, başarısını, mutluluğunu arttırır, zihnini etkin kullanmasını öğreterek ona en güzel hediyeyi verir . Tabiki SEVGİSİNDEN sonra...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu