24 Temmuz 2012 Salı

KARAR VERMEK YA DA VERMEMEK

KARAR VERMEK  YA DA VERMEMEK, İŞTE BÜTÜN MESELE BU!
Seanslarda en çok karşılaştığım konu karar verememekten ziyade kararların alınıp uygulanamaması. '' Ben karar veriyorum ama bir türlü uygulayamıyorum '' ya da '' aldığım kararları uygulamaya başlıyorum ama çok çabuk vazgeçiyorum '' bu cümleler en çok duyduğum cümleler. Aslında sorun kararın uygulanamaması değil kişinin kara aldığını sanması. Belki siz de pek çok kez bunu yaşamış olabilirsiniz. Kararlar aldığınızı sanıp, aldığınız kararı uygulayamamışsınızdır. Ve bunu bir kaç kez tekrarladıktan sonra de '' ben hep kararlar alıyorum ama uygulayamıyıorum '' demişsinizdir.
Gerçek anlamda karar almak nedir? Gerçekten karar alıp-almadığımızı nereden anlayacağız?
Öncelikle bir şeyin kararını almayı istemek, o kararın getireceği sonucu arzuyla, tutkuyla istemek gerekir.
Kararınızı uyguladığınızda alacağınız bir sonuç, bir değişim vardır ve bunu hayal ettiğinizde fizyolojinizde bir değişiklik yaşarsınız. Gözlerinizi kapatıp zihninizde o son noktaya kadar gidip, bedeninizdeki değişikliği hissedemiyorsanız henüz karar almamışsınız demektir. Sadece bilinç seviyesinde bu kararın doğruluğunu onaylamışsınızdır. Bilinçaltınınız mantıklı açıklamaları anlamaz. 

Örneğin zayıflamanın sağlığınız için doğru bir karar olduğunu bilir ve bu kararı alırsınız. Ya da bir kişiyi hayatınızdan çıkarmanın geleceğiniz için iyi olacağını bilirsiniz ve bunun için karar alırsınız. 

Bunlar mantıkla aldığınız kararlardır, burada bilinçaltınızla hiç bir iş birliği içine girmemişsinizdir. Bu yüzdende kararlarınızı ya uygulamaya koyamazsınız ya da başlayıp geri dönersiniz. Sonrada '' ben böyleyim, yapamıyorum deyip'' vaz geçersiniz.
 
Bir karar almak, hayatınıza yeni bir şey sokmak ya da mevcut olan bir şeyi çıkarmak anlamına gelir. Bilinçaltımızda yeniliklere ve değişikliklere karşı direnç gösterir. Çünkü alışkanlıkları tekrarlamak, düzeni sağlamak ve bildiğini yapmak onun işidir. Niyeti bizi korumak ve verdiğimiz talimatları yerine getirmektir. Bilinçaltıyla iletişim kurmak, onunla iş birliği yapmak istiyorsanız hayal gücünüzü kullanmanız gerekir. Zihin gözünüzle görmeniz, duyguları yaşamanız bilinçaltınıza mantıklı konuşmalardan çok daha fazla hitab edecektir.
 
Gerçekten karar aldığınızı anlamak için kararınızı yüksek sesle tekrarlayın. Ne hissediyorsunuz? Rahatlıkla söyleyebiliyor musunuz? Ses tonunuz nasıl? (titrek ve çekingen mi- yoksa net ve tok mu? )
 
Ayağa kalkın ve tekrar kararınızı söyleyin, ya da bir yakınınıza söyleyin. Bunları yaparken ne hissediyorsunuz? Bedeninizde neler oluyor?
 
Gerçekten karar almışsanız tüm kaslarınız, hatta tüm hücreleriniz mesajı almış olmalı ve siz bunu hisedebilirsiniz. Eğer bunları denedikten sonra tüm benliğinizle karar almadığınızı anlarsanız, bir adım geri çekilip tekrar zihinsel egzersizleri yapınız. Artık biliyorsunuz ki '' zihnin gidemediği yere, gerçek hayatta gidebilmek mümkün değil'' . SHAKESPEARE 'in dediği gibi '' eğer zihin hazırsa her şey hazırdır'' .Kararımızı önce zihinde, sonra bedenimizde yaşıyoruz ve sonrada gerçek hayatımızda :)
 
Herkese iyi egzersizler, sevgiler :)
 
NLP uzmanı ve Yaşam Koçu
Arzu Bıyıklıoğlu
www.arzubiyiklioglu.com

22 Temmuz 2012 Pazar

BAŞARININ SIRRI "PESTİL"

 
BAŞARININ SIRRI '' P E S T İ L ''
 
Amacınız, hedefiniz , başarmak istediğiniz her ne ise onu PESTİL haline getirirseniz başarı kaçınılmaz sonunuz olur. Peki nedir bu PESTİL ?
 
P :    Hedefi pozitif ifade edilmeli : Örneğin sigarayı bırakmak değil, sağlıklı yaşamak ya da depresyondan kurtulmak değil, olumlu düşünmek ( fazla kilolardan kurtulmak değil sağlıklı incelmek........)
 
E:      Ekolojik olmalı : Fiziksel durumunuza, sosyal durumunuza, ilişkilerinize veya her hangi bir şekilde çevrenize zarar verici bir yan etkisinin olmaması.
 
S:       Sana bağlı olmalı : Hedefinizi gerçekleştirebilmek sizin elinizde olmalı. Seçimler ve uygulamaların, izlenecek yolun, çabanın size ait olması. Tamamen başarmak için yapılacakların sorumluluğu size ait olamalı . Zayıflamak için haplara, otlara, depresyondan çıkmak için ilaçlara ya da karşınızdaki kişinin değişmesine, işe girmek için bir tanıdığa veya mutlu olmak için iyi bir habere bağlanmamalısınız. Çünkü her şey size bağlı :)
 
T:       Tatmin edici olmalı : Hedefinize ulaştığınızda sonuç sizi motive edecek kadar tatmin edici olmalı. Ona ulaştığınızı düşlediğinizde, hayali sizi heyecanlandırmalı. Hedefinize ulaşma nedenleriniz ne kadar güçlüyse sonuçta o kadar motive edicidir.
 
İ:         İmkanı olmalı : Hedefiniz ulaşılması, gerçekleşmesi mümkün bir şey olmalı. NLP '' başkası yaptıysa ben de yapabilirim'' düşüncesiyle bütünleşmeyi faydalı bulur. Pek çok sınır birisinin ilk kez bir şeyi yapabilmesiyle kırılmıştır. Eğer sizin de gerçekleştirmek istediğiniz şeyi birisi daha önce yapmışsa mümkündür :) imkanı vardır :)
 
L:          Limitleri belli olmalı : Hedefinizin tüm ayrıntıları önceden belirlenmiş olmalı. Hangi zaman diliminde, kiminle, nerede, hangi kriter ve özelliklerde ulaşmak istiyorsunuz belirlemelisiniz. Bu hem beyninize net hedefi gösterecek hem de odaklanmanızı sağlayacaktır.
 
Şimdi kendi PESTİL' inizi oluşturun. KOCAMAN harflerle yazın, bir tablo yapın ve göz önünde bir yere asın, ve o meşhuuuuuur ilk adımı atmış olmanın keyfini çıkartırken gülümseyerek, ikinci adımınızı planlayabilirsiniz :)
 
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin :)
 
NLP uzmanı ve Yaşam Koçu
Arzu Bıyıklıoğlu
www.arzubiyiklioglu.com

28 Mayıs 2012 Pazartesi

ERTELEME ALIŞKANLIĞINIZDAN NASIL KURTULURSUNUZ ?


ERTELEME ALIŞKANLIĞINIZDAN NASIL KURTULURSUNUZ ?

Şimdi başlamanın nesi kötü?( okumaya devam etmeden önce lütfen cevap verin)
...........................................................................................................................

Verdiğiniz cevaba gerçekten inanıyor musunuz? Eğer gerçekten inanmıyorsanız, kendinize hemen başlarsanız olabilecek  iyi bir şey bulun. Hemen şimdi başlamam bana ne kazandırır, ne gibi iyi bir şey yapmış olurum?
.................................................................................
 
Nereye kadar ertelemek istiyorsunuz? O günün bugünden farkı ne?...............................peki o zaman, ertelemenin sebebi yeni bir erteleme bahanesi için zaman kazanmak olabilir mi?  Hani o muhteşem ertelenmiş gün geldiğinde başlamamak için yeni bir maazeretin oluşmasına şans vermek gibi :) Kar yağabilir, elektrikler kesilebilir, başınız ağrıyabilir, bir toplantı çıkabilir, hatta komşunun kedisi hasta olabilir :)

Harekete geçmek için yeteri kadar sebebiniz var mı? Mutlaka vardır ma farkında mısınız? Hemen şimdi kağıt kalemi alın ve başlayın yazmaya. En az 10 tane sebep yazın kendinize. '' Ben bunu yaparsam neler kazanacağım?'' Bu işi yapma nedenlerim neler?  Eğer erteliyorsanız beyniniz size neden ertelemeniz gerektiği ile ilgili mazeretler sunuyordur. Bunu değiştirmek için odağınız '' ben bunu yapmak istiyorum çünkü.................................
 
Beyninize hedefinizi gösterin, neyi, ne zaman tamamlanmış olarak, hangi şartlarda, hangi kriterlerde istiyorsunuz belirtin.
 
İş gözünüze büyük gözüküyorsa parçalara bölün. Bebek adımlarla başlayın. En kolayını seçin ve hemen başlayıp bitirin. Bir kitap okumak istiyorsanız ve bu kitap 300 sayfa ise hedefiniz bugün 30 sayfa okumak olsun. Otuz sayfaya başlamak her zaman 300 sayfaya başlamaktan daha kolaydır. Kendinizde değiştirmek istediğiniz 4-5 alışkanlık, davranış vs. varsa önce birini seçin ve ondan başlayın. Bir şeyi tamamladığınızda diğerine başlamak için daha çok motivasyonunuz olacaktır.
 
O günkü performansınız içinkendinize yan etkisi olmayan, hoşlandığınız bir şeyi ödül olarak verin.
Yapacağınız işlerin güzel yanlarına odaklanın. Ne kadar sıkıcı da gözükse her işin olumlu, güzel bir yanı vardır. Onları düşünün ve işi daha eğlenceli bir hale nasıl getirebilirim diye sorun kendinize. 

Örneğin 30 sayfa kitap okuduğunuzda o gün konuşacak farklı bir konunuz olur veya siz birisinin yeni bir şey öğrenmesine vesile olabilirsiniz, çocuğunuza güzel bir örnek olabilirsiniz, hayatınız için çok önemli bir şeyin farkına varabilirsiniz.........
 
Şimdi gözlerinizi kapatın ve kendinizi ertelediğiniz işe başlamış ve sonrada bitirmiş olarak görün. Yüzünüzde başlayıp bitirmenin tatlı gülümsemesini ve yüreğinizde bitirmenin heyecanıni hissedin....
 
Sevgi ve sağlıkla ilerleyin :)

Arzu BIYIKLIOĞLU
NLP uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com

13 Mayıs 2012 Pazar

SEN BENİ ÜZEMEZSİN


'' Beni kızdırıyorsun, beni üzüyorsun, beni sinirlediriyorsun ! ''  YOK böyle bir şey , size kimse bunları yapamaz. Ancak siz kendiniz bu duygu durumlarını seçebilirsiniz.  Böyle bir şey varmış gibi konuşmak, karşı tarafı suçlayarak, kendini kurban yerine koymaktır. Hayata karşı edilgen olmaktır.'' Ben böylece dururum, isteyen herkeste bana istediğini yapar'' demektir. ''Hiç bir gücüm yok, bütün kontrolüm başkalarının elinde'' demektir. Ve bu bir kandırmacadır, insanın kendi kendini kolaya kaçarak aldatmasıdır...
 
Düşünsenize mutlu, neşeli olmanız da, üzgün vaya kızgın olmanız da başkalarının elinde, bu kadar mı güçlü her şey, herkes? Sizin hiç bir gücünüz yok mu kendi üzerinizde? Tabiiki var, hepimiz kendimiz seçiyoruz tepkilerimizi. (her ne kadar başta kabul etmezi zor olsada)
Çocukluğumuzdan beri böyle duyduk, böyle gördük, Annemiz-Babamız, öğretmenimiz hep bize '' beni üzüyorsun, beni kızdırıyorsun, beni...'' dedi. Biz de öğrendik ki sistem böyle. Ama yanlış öğrendik, şimdi doğrusunu öğrenme zamanı. Kontrolü ele alma zamanı. Artık eşinizi, çocuğunuzu, arkadaşınız ya da patronunuzu suçlamayı bırakma zamanı. İleriye gitmek, kendinize hakkettiği değeri vermek için kendi duygu kontrolünüzü elinize alma zamanı.
 
Değişmek için önce bunu kabul etmek gerekir. '' Evet ben istemezsem kimse beni üzemez, kimse beni kızdıramaz...'' demek iyi bir başlangıçtır. Bugün defalarce bunu tekrar tekrar söyleyin, beyninize bunu öğretin. Beynimiz tekrarlarla öğrenir. Bu haftanın en önemli tekrarı bu olsun. Sonrada sizi üzen bir olay ya da kişiyle karşılaştığınızda kendinize şunu sorun, '' üzülmenin yerine seçebilirim?''  ( o kişiyi anlamayı, empati yapmayı, ders almayı, neden size böyle davranılmaya izin verdiğinizi düşünmeyi...)
 
Burada bahsettiğim şeyi lütfen duyguları bastırmayla karıştırmayın. Seçim yapıyorsunuz, duruma farklı bir pencereden bakarak kendinize bir fayda sağlamanın yollarını arıyorsunuz. Diyelim ki kendinizi ilk anda alamadınız, kızdınız ya da üzüldünüz yinede bu seçimi kendinizin yaptığının farkında olamanız, sizi zamanla ileriye taşıyacaktır. Mümkün olduğu kadar kısa sürede bu olumsuz duygu durumunu terk edin. Çünkü olumsuz duygu içinde olduğunuz  her dakika, fazladan kendi zihninize ve bedeninize zehir akıtıyor olmanızdır. İçinde bulunduğunuz ve evrene yaydığınız enerjinin, benzer frekansları hayatınıza çekmesi demektir. Bu da size olumsuz kısır döngüler getirerek tekrar tekrar benzer hayatları yaşamanızı garanti eder.
 
Evet bugün kendinize bir iyilik daha yapmaya başlayın, öncelikle durumlar karşısında tepkinizi kendinizin seçtiğini kabul edin. Başta bunu kabul etmek kolay olmayabilir, dediğim gibi biz bunu büyüklerimizden öyle öğrenmiştik. Ama yenisini de öğrenebiliriz, ben öğrendim :) siz de öğrenebilirsiniz . Hemen kağıt-kalem alın ve şunları yazın.
 
'' Sen beni üzemezsin, sen beni kızdıramazsın, sen beni sinirlendiremezsin. Eğer ben istersem bu duyguları seçerim ama ben mutlu olamayı ve öğrenmeyi seçiyorum, çünkü kendime bunları layık görüyorum.''

Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...

Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu

25 Nisan 2012 Çarşamba

BEDEN HAREKET İÇİN YARATILMIŞTIR...


Ben spor yapamam, spor zordur, spor yorucudur, spor sıkıcıdır, spor zaman alır...gibi sporla ilgili pek çok olumsuz düşünce vardır. Ben spora egzersiz diyorum. Çünkü bizim ihtiyacımız olan ( eğer sporcu değilsek) egzersizdir. Yıllarca spora yüklenen bu olumsuz ifadeler hayatında hiç egzersiz yapmamış insanları bile egzersizden soğutmuştur. Oysa egzersiz düzenli hareket etmektir. Bedenlerimiz hareket etmemiz için yaratılmıştır. Hareket durduğu zaman ölüm gelir. Yaşamak istiyorsak( gerçekten yaşamaktan bahsediyorum yaşayan ölüler olmaktan değil) o zaman hareket halinde olmalıyız. Sağlıklı olmak için, sağlıklı zayıflamak için egzersiz yapmalıyız. Kilo probleminiz olmasa bile sağlıklı kalmak, mutlu olmak için, kendimize sahip çıkmak için, kendimize değer verdiğimiz için egzersiz yapmalıyız.
 
Değişen yaşam tarzı daha çok yemek yemeyi ve daha az hareket etmeyi getirdi. Bedenler sabitlenmeye başladı. Bedenin hareketsizliği, zihini de etkileyip zihinlerde de sabit düşünceler oluşmasını tetikliyor. Nasıl ki zihnimiz bedenimizi etkiliyorsa bedenimizin durumu da zihnimizi etkiliyor. Ve olumsuz kısır döngü devam ediyor. SAĞLIKSIZ VE MUTSUZ YAŞAMLAR.
 
Şimdi sizi egzersizle yeniden tanıştırmak istiyorum;
Siz farkında değilsiniz ama bedeniniz hareket etmek için yanıp tutuşuyor. Belki hatırlamıyorsunuz ama bebekken yürüyüp koşmak için nasılda can atıyordunuz ve başardınız. Şimdi de egzersiz yapmayı başarabilir ve bundan da çok büyük keyif alabilirsiniz.
 
Egzersiz yaptığınızda enerji seviyeniz artacak, zihniniz açılacak.
Mutluluk hormonu salgılayıp, kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz.
Vücudunuza daha fazla oksijen girecek, yağ yakmanıza ve toksinlerin atılmasına yardımcı olacak ve daha hızlı kilo vereceksiniz.
Terleyerek toksinlerinizi atıp içinizi temizleyeceksiniz.
Kendiniz için en doğru egzersizi bulduğunuzda egzersiz yaparken çok eğleneceksiz, adeta özürgürleştiğinizi hissedeceksiniz.
 
Bedenlerimizin ilk önce oksijene, sonra suya, ondan sonra da doğal gıdalara ihtiyacı vardır ( tabiiki bir de sevgiye). En bol oksijeni de egzersiz yaparken alırsınız.
 
Aç karnına sabah egzersiz yaparsanız daha fazla yağ yakarsınız. Gece uyurken glikojen deponuz azaldığı için, vücudunuzda daha az ensülin olduğu için yağ yakma kapasiteniz fazla olur. Ve gün boyu metabolizmanız hızlı çalışarak sizi korur.
 
Haftada 4-5 gün, 30-40 dk yağ yakma egzersiziniz bedeninizde ve hayatınızda çok büyük fark yaratacaktır. Kendinize olan güveniniz, beğeniniz ve saygınız artacaktır. Dolayısıyla diğer insanların da size karşı bakış açısı değişecektir.
 
Unutmayın beden hareketi sever, durmak ölümü çağırmaktır. Bugün egzersize başlamaya ne dersiniz? 

En azından yarım saat durmadan yürüyebileceğiniz bir yol biliyorsunuzdur her halde... Ya da bir müzik açıp dans edebilirsiniz, kim bilir ne kadar zamandır dans etmediniz, çok özlemiş olmalısınız.İyi egzersizler..
 
Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com

10 Nisan 2012 Salı

BEŞ YIL SONRA NE KADAR SAĞLIKLI OLACAKSINIZ ?

Bireysel ve grup çalışmalarımda, herkesten yapmasını istediğim bir puanlama çalışmasını sizinle paylaşmak istiyorum.
 
'' Şu an hayatınızın en önemli alanları için puanlama yapmanızı istiyorum. İş, para, sevgili ( eş ), sosyal ortam, fiziksel görünüm ve sağlık alanlarında, kendinize 1 ila 10 arasında puan verin.  1 düşebileceğiniz en kötü seviye, 10 ulaşabileceğiniz en yüksek tatmin seviyeniz.''
Siz de hemen okumaya ara verip, kendiniz için puanlama yapabilirsiniz. Burada yapacağınız değerlendirme size, şuan içinde bulunduğunuz yaşamın kalitesini gösterecektir.
 
İŞ-KARİYER  ( şu an yaptığınız işin tatmin seviyesi)
PARA
SOSYAL ÇEVRE
FİZİKSEL GÖRÜNÜM
SEVGİLİ ( EŞ )
SAĞLIK DIURUMUNUZ
 
İkinci adım ise, onlardan aynı değerlendirmeyi beş yıl sonrası için yapmalarını istememdir. Örneğin iş alanında bugünkü seviyenize 5 puan verdiyseniz, beş yıl sonra kaç puanda olursunuz?  Lütfen '' nereden bileyim beş yıl sonrasını '' gibi bir cevapla geleceğinizi belirsizlik içinde bırakmayın. Siz geleceğiniz için planlar yapmazsanız, gelecekte başkalarının planlarına dahil olumak zorunda kalırsınız.
 
Eğer birinci egzersizi yaptıysanız, şimdi sizde aynı alanlarda beş yıl sonrası için bir puanlama yapın. İçinizdeki cevaplara daha rahat ulaşabilmek için gözlerinizi kapatıp bir kaç derin nefes alarak rahatlayın ve zihninizde 2016 yılının sonlarına gidin. Evet şimdi 2016 yılında maddi durumunuz, eş durumunuz( sevgili),sosyal durumunuz, fiziksel görünümünüz ve sağlık durumunuz ne durumda olur? Her bir durumunuza kaç puan verirsiniz?
 
Ben bu çalışmayı yaptırdığım zamanlarda, beş yıl sonrasının puanlarının, çoğunlukla şimdiki zaman puanlamasından daha yüksek olduğunu görüyorum. Bu çok normal, zaten olması gereken de bu. 

Ancak tek bir alan genellikle düşüşte oluyor. Hangisi dersiniz? Tabiiki '' SAĞLIK''.
Neden beş yıl sonraki sağlık seviyelerine, bugünden daha düşük puan verdiklerini sorduğumda da aldığım cevap genelde aynı oluyor. '' Beş yıl daha yaşlanıyoruz, bugün ...... hastalıklarım var, ......ağrılarım var, beş yıl sonra daha artış olur''  cevaplarını alıyorum.
 
Bunun söyleyen insanlar beş yıl sonra kendilerini haklı da çıkaracaklardır. Bugüne göre daha çok sağlık problemine sahip olacaklardır. Çünkü yaşlanmanın daha fazla ağrı ve hastalık getirdiğine inanmaktadırlar. Çünkü bugünkü ağrı ve hasatlıklarıyla beraber yaşamayı kabul etmişlerdir, iyileşme ümitlerini yitirmişlerdir. Yaş ilerledikçe sağlık kalitesinin düşeceğine inanmışlardır. Yaşanmışlığı yorgunluk, yıpranma olarak algılamaktadırlar. Ve bütün bu düşünceler beş yıl sonra sizi daha sağlıksız yapmaya yeter.
 
Siz de böyle düşünüyorsanız, hergün etrafınızda bu düşüncenizi destekleyecek hastalıklı yaşlılar görürsünüz, hergün biraz daha bir yerleriniz ağrır. Oysa diğer tarafta sağlıklı yaşlanan insanlar da vardır. Mesela benim babam, şu an 68 yaşında ama 55 yaşındaki halinden daha sağlıklı. Ben de kendimi beş yıl öncesinden daha sağlıklı hissediyorum. Bugün 80 yaşında hala ameliyatlara giren doktorlar var, 67 yaşında dağcılık sporuna başlayıp, tırmanabilenler var. Eğer sağlıklı yaşlananları merak ederseniz, algınız onlara kayar ve etrafınızda ne kadar çok olduklarını farkedersiniz. Ve yavaş yavaş sağlıklı da yaşlanılabilineceğine inanmaya başlarsınız.

Yaşlanan ama hala sağlıklı olan kişilerin farkı, insan üstü varlıklar olması değil, farklı zihinsel yapıya sahip olmalarıdır. Zihinlerinde farklı düşünce ve inançlara sahip olmalarıdır. Dolayısıyle farklı duygu ve davranışlar içinde bulunurlar ve farklı sonuçlar alırlar.
Evet, eğer bugün bir ağrınız, rahatsızlığınız varsa, beş yıl sonra hatta bir yıl sonra onunla vedalaştığınızın hayalini canlandırmak ve sağlığınıza ilerisi için şimdiden daha yüksek bir puan vermek size daha çok şey kazandıracaktır.
Unutmayın biz ne düşünürsek, neye inanırsak onu yaşıyoruz.
Sağlıkla ve sevgiyle ilerleyin...
 
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com

27 Mart 2012 Salı

GÜNDE 10 DAKİKA AYIRARAK AYDA 10 KİLO VERİN !


Hep o halini kurduğunuz ideal bedene kavuşmak için günde sadece 10 dakikanızı ayırmanız yeterli. Hemen deneyin, bir an önce güzelliğinize kavuşun.

Peki siz böyle bir başlık gördüğünüzde ya da duyduğunuz da buna inanıyor musunuz? Gerçekten de mucizevi formullerle uzun yıllar içinde aldığınız o kilolardan bir anda kurtulabileceğinize inanıyor musunuz? Bu yazının başlığını gördüğünüzde neden okumak için tıkladınız? Benim bu iddia ile neler saçmalıyor olduğumu mu merak ettiniz, yoksa gerçekten de işe yarar bir formul olabileceğini mi merak ettiniz?
 
Hayır böyle bir şey yok , kim nederse desin, sağlıklı olarak hiç bir ilaçta, otta, diyette...de yok.  Bunların hepsi reklam kokan sözler. Ancak sağlıksız bir formulle olacak işler bunlar. Hızlı bir şekilde kilo vermeniz bir kandırmacadan başka bir şey değildir. Verseniz bile çok sağlıksızdır. Çok kısa bir sürede fazlasıyla alırsınız . Defalarca denediğiniz bu kandırmaca yöntemlerle bir gün gelir boşu boşuna kendinize '' YAPAMAYACAĞIM'' '' BAŞARISIZIM'' damgasını vurursunuz.
 
Şunu hiç bir zaman aklınızdan çıkarmayın, zayıflayarak sağlığınıza ve güzelliğinize kavuşamazsınız. Sağlıklı ve güzel olarak zayıflayabilirsiniz. Bu bir süreçtir, yeni bir yaşam tarzıdır ve bunu gerçek anlamda yaşamaya başladığınızda çok keyifli ve eğlencelidir.
 
Kilolu olmaka kader değildir, kilolu olmak bir alışkanlıktır. Bu güne kadar pek çok kişi uzun yıllardan sonra düşünce ve alışkanlıkların değiştirerek forma girdi. İsterseniz bunu siz de başarabilirsiniz. Yeterki bunu heyecanla isteyin. Sonrada kendiniz üzerinde farkındalık kazanın. Kendinizi inceleyin, içinize dönün hangi açlığınızı yemeklerle doyurmaya çalışıyorsunuz, hangi sabitleşen düşüncelerinizle bedeninizi de şişiriyorsunuz bulun. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarını araştırın, yeni tadlar deneyin. Kendinize sağlıklı olma izni verin.
 
Hızlı ve kolay yöntemlerle kilo vermenin sahte cazibesine kapılmak sizi oyalamaktan başka bir şey yapmaz. Sağlıklı olarak bir yılda 40 kilo verebilirsiniz.  Bu süreçte yeni düşünce ve yaşam tarzınız alışkanlık haline geldiği içinde geri dönüşünüz olmaz. Yaşamınızın geri kalan yıllarını düşündüğünüzde, bir yıl hiç de uzun bir süreç değildir. Düşünsenize geçen sene bugün başlamış olsaydınız bugün ideal kilonuzdaydınız. Şimdi başlarsanız da seneye bugün sağlıklı ve ideal kilonuzda olacaksınız. Kendinize sağlıklı ve güzel olma izni verin. Çünkü siz buna değersiniz :)
 
Sevgiyle ve sağlıkla ilerleyin...
 
Arzu Bıyıklıoğlu
NLP Uzmanı ve Yaşam Koçu
www.arzubiyiklioglu.com